Bu haftaki blog yazımız girişimci olmak isteyen ve enerjisi yüksek olan herkese yardımcı olacak düşünce yapıları üzerine beyin egzersizi yapacağız. KOBİ olmak isteyen kaçırmasın!

Girişimci olmanın tek bir kuralı var! Yapmak. Sadece bu. Başlamak. İşinize inanmanın yolu bu. Profesyonelliğinizi zamanla kazanacağınız upuzun bir yolculuk. O sabah girişiminiz için uyanmıyorsanız o gün başlamaz. Bilmediğinizi yolda öğreneceksiniz. Tecrübe ederek, görerek, deneyerek, yanılarak.

Kan, ter ve emek diyor girişimcilik ekosistemi.

Kervan yolda düzülür diyor Anadolu toprakları.

Bu coğrafyada iş yapabilmenin ilk ve en önemli kuralı bu.

Girişiminizi başlattıktan sonra ise hem yürümeli hem de yürürken kendinizi geliştirmelisiniz. İşte bu noktada, bu haftadan itibaren girişim fikrinizi şekillendirmenize yardımcı olacak 5 önemli düşünce yapısından bahsedeceğiz. Her hafta bir düşünceyi örneklerle açıklayarak ilham almanızı, örnek almanızı ve risk almanızı sağlayacağız.

İşinize ve karakterinize uygun olanı seçin ve başlayın!

Girişiminizi Globale Taşıyacak 5 Vizyoner Düşünce

1. Nicelik Değil Nitelik

Ne üretiyorsanız üretin ama kaliteden ödün vermeyin. Sürümden kazanmak milenyum öncesi bir düşünce; çünkü eskiden her bir ürünü ancak deneyimleyerek bize uygun olduğunu anlayabiliyorduk. Şimdi ise her şeye her yerden ulaşabiliyor, bir ürün ya da hizmeti almadan önce onunla ilgili minimum 100 içerik okuyoruz. Youtube’da Unboxing videoları izliyoruz. Ekşi Sözlük’ten yorumlara bakıyoruz. Hepsiburada, N11, Gittigidiyor, Amazon gibi sitelerde kullanıcı yorumlarında kendimizi kaybediyoruz. Kısacası, satın almadan önce satın alma davranışını şekillendiriyoruz. Bu da çoğunlukla negatif oluyor. İncelediğiniz eğer bir online hizmet ise satın alma davranışının olumsuza dönmesi daha olası; çünkü bu altyapı bizim kültürümüze henüz yeni yeni yerleşiyor. İnternetten bedava izlemek varken neden Netflix’e aylık para ödesin ki? Bu düşünce virüs gibi yayılarak kültür kodlarını zedeliyor ve benzer iş yapacak girişimcileri daha en başında baltalıyor.

Girişiminizin değerli olabilmesi için direkt olarak kullanıcıya fayda sağlaması gerekli. Ya da kullanıcının hobileriyle iyi geçinmesi.

Netflix’ten devam edelim. Bir yandan yeni içerikler üretirken diğer yandan eski ama favori dizileri platformuna taşıyor. Kullanıcı, sevebileceği yeni şeyleri burada bulabilirken sevmediği takdirde kendini eski alışkanlıklarına döndürecek önerilerle karşılaşıyor. Platformdan çıkma gereği dahi duymuyor. Hatta Netflix diyor ki istediğin sezonu (tüm bölümleri) cihazına indir ve izle! Trafik var, yol var, bunlar zaman alıyor. Boşa bekleme, online izler gibi kaliteli izle! Sabah işe giderken Netflix izleyen insanlar akşam dönerken yine Netflix izliyor. Uyumadan önce sevdiği sit-com’lardan birine bakıp mutlu uyuyacak, bu yüzden yine platformun içinde!

Kullanıcı ve hobileri. Devasa verilerin işlenmesi sonucu ortaya çıkan istatistiklerin doğru okunması. Bunlar hepsi zamanla, sabırla. Netflix ne zaman kuruldu biliyor musunuz?

1997. Tam 22 sene önce.

Netflix’in ilk iş modeli DVD kiralaması ve satışıydı. Şirketin kuruluşundan yaklaşık bir yıl sonra posta yoluyla DVD kiralamaya odaklanmak üzere DVD satışlarını durdurdu. 2007’de Netflix internet üzerinden film izleme olanağı sunmaya başladı. Gerisini biliyorsunuz zaten.

Bu insanlar işe sadece yaparak başladı. Yolda, katma değer kavramını öğrendi. Ve şu an dünyanın en büyük online video platformu!

Kendinize sormanız gereken soru şu: Ürün ya da hizmetim müşterimin günlük yaşamına katkı sunabiliyor mu?

Sıradaki düşünce yapısı: Civarda değil dibinde ol.

Haftaya görüşmek üzere!

Workif